Derin yaraları iyileştirecek sinek larvası üretecek

Prof. Dr. Uğur Uslu, Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü desteğiyle derin yaraları iyileştirecek Lucilia sericata larvasının üniversite bünyesinde tedavilere uygun nitelikte üretilmesi için çalışma başlattıklarını söyledi.

Derin yaraları iyileştirecek sinek larvası üretecek
Yayınlanma:

SÜ Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Uslu, halk arasında yeşil et sineği adı verilen Lucilia sericata sineğinin larvalarıyla irinli, akıntılı, kangrenli yaralar, antibakteriyel ilaçların erişiminin sınırlı olduğu derin yaralar başta olmak üzere çeşitli yaraların iyileşmesinde olumlu ve etkili sonuçlar alınabildiğini bildirdi. Prof. Dr. Uslu, bu kapsamda Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Koordinatörlüğü desteğiyle Lucilia sericata larvasının üniversite bünyesinde tedavilere uygun nitelikte üretilmesi için çalışma başlattıklarını belirtti.

Prof. Dr. Uslu, yaptığı açıklamada, tıp, adli tıp ve veteriner alanlarında önemli yer tutan Lucilia sericata larvalarının en önemli özelliğinin; sadece nekroze dokuları yemesi, epitelizan ve anti bakteriyel özellik göstermesi olduğunu söyledi. Yeşil et sineği olarak bilinen sinek türünün birinci ve ikinci dönem larvalarının yara iyileştirilmesindeki ilk etkilerinin 16’ncı yüzyılda keşfedildiğini, ilk kez bilinçli olarak kullanılmasının ise 1931’de gerçekleştirildiğini ifade eden Prof. Dr. Uslu, yumuşak doku enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan bu yöntemin, 1940 yılından itibaren antibiyotiklerin kullanıma girmesi ve tedavideki bazı zorluklardan dolayı azaldığını dile getirdi. Prof. Dr. Uslu, Maggot Debridman Tedavisi adı verilen Lucilia sericata larvalarıyla tedavi şeklinin günümüzde ABD, Avrupa ülkeleri, Kanada, İsrail başta olmak üzere çeşitli ülkelerde kullanıldığını belirterek, “Özellikle nekrotik, irinli, akıntılı, gangrenli yaralarda, kan dolaşımının yeterli olmadığı yaralarda, antibakteriyel ilaçların erişiminin sınırlı olduğu derin yaralarda, aylarca antibiyotik tedavisine cevap vermeyen yaralarda, kötü huylu diabetik ayak ülserleri, hemipleji, nöropati, mastoidit, parapleji, polisitemi, osteomyelit, sellülit, talasemi, yanık, kangren ve apse tedavilerinde kullanılmaya başlanmıştır” dedi.

“Tedavinin uygulanması iki şekilde gerçekleştirilmektedir”
Maggot Debridman Tedavisi’nin yaralı bölgeye uygulanmasının iki şekilde gerçekleştirildiğini anlatan Prof. Dr. Uslu, “Bunlardan bir tanesi; birinci ve ikinci dönem larvaları direkt yaraya temas edecek şekilde üzerine bırakılarak konulmasıdır. Larvalar, yaralı bölgenin niteliğine göre 24-48 saat aralığında yaranın üzerinde bekletilmektedir. Yaraya direkt temas etmesiyle yaralı bölgenin iyileştirilmesi, epitelizan özelliği, enfeksiyon, antibakteriyel özelliği ve kangrenli yarayı yeme özelliğinden dolayı yara iyileştirilmesi daha kısa sürede gerçekleşmektedir. İkinci uygulama şekli ise özellikle çay poşeti şeklinde biobag dediğimiz bir poşetin içerisine 100 adet birinci ve ikinci dönem larvayı koyup direkt yaranın üzerine uygulanmasıdır. Fakat bu uygulamada larvalar yaraya direkt temas edemediği için iyileşme biraz geç gerçekleşmektedir” diye konuştu.

“Mayıs-Haziran döneminde larva üretimine başlayacağız”
Prof. Dr. Uslu, birinci ve ikinci dönem larvaların üretimi için yeni kurulan Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı larva üretim laboratuvarlarının, Rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin ve Selçuk Üniversitesi BAP Koordinatörlüğü tarafından desteklenmekte olduğunu aktardı. Mayıs-Haziran döneminde larva üretimine başlanacağını söyleyen Prof. Dr. Uslu, “Önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye’deki tüm hastanelerimize steril, tedavi koşullarına uygun sinek larvalarının üretimini gerçekleştireceğiz ve talep eden hastanelerimize göndereceğiz. Özellikle ampute olacak bacaklarda, sinek larvalarının salgılamış oldukları üre, allantoin, kalsiyum karbonat gibi maddeler ve tripsin, kemotripsin, lösinaminopeptidaz, karboksipeptidaz A ve B, serin proteaz ve kollajenaz gibi proteolitik enzimler sayesinde nekroze olmuş dokular ortamdan uzaklaşacak ve ortalama bir ay gibi kısa bir sürede yaraların tedavileri sağlanmış olacaktır” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Uslu, bu doğal tedavi yönteminin hemşirelik hizmeti gerektirmemesi, maliyetli olmaması, uygulanmasının kolay olması, hasta yatışını gerektirmemesi, önemli yan etkisinin olmaması ve hastaların tedaviden memnun kalması gibi olumlu tepkileri olduğunu anlattı. Tedavinin 2002’de Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde, 2008 yılından itibaren de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda uygulanmaya başlandığını aktaran Prof. Dr. Uslu, gerçekleştirdikleri projeyi TÜBİTAK’a da sunacaklarını sözlerine ekledi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.