Türklerin öz sanatı: Minyatür

Daha fotoğraf makinesinin icat edilmediği çağlarda belli sahneleri, tören ve olayları resmeden minyatür geçmişten geleceğe ışık tutuyor.

Türklerin öz sanatı: Minyatür
Yayınlanma:

Daha fotoğraf makinesinin icat edilmediği çağlarda belli sahneleri, tören ve olayları resmeden minyatür geçmişten geleceğe ışık tutuyor.

minyatur.jpg

Gerek dünya gerekse Türk tarihi ve Türk sanatları içerisinde Minyatür sanatının ayrı bir yeri var.

Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Zuhal Türktaş, “Minyatür en ilkel, en eski Türk sanatıdır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında nakkaşların, Tebriz’den getirilmesi ve detaylı çalışmalar yapılması, minyatürü günümüzde bir sanat kolu haline getirdi” sözlerini kullandı.

Minyatür bölümünün farklı ana sanat dallarından oluştuğunu, ebru, tezhip ve minyatür gibi sanatların arasında yoğun şekilde ebru ve minyatür derslerinin verildiğini de aktardı.

“MİNYATÜR DOĞU FELSEFESİDİR”

Günümüzde minyatür sanatının kaynağının, Tebriz, İran ve Orta Anadolu sayıldığı söylenirken. Uygur Türklerinin daha eski minyatür ve duvar resimlerinin olduğuna dikkat çeken Türktaş, “En eski çağlardan beri Türkler minyatürü kullanıyor. Kimseden almamış, aksine kendi öz sanatı. Doğudakiler taşınılabilir, götürülebilir bir sanat yaparken, batıdakiler daha kalıcı sanata yönelik işler çıkarıyorlar. Onlar şehirlerini mimari, dekoratif açıdan süslüyorsa, biz de taşınabilen, götürülebilen hediyelik tarzı eşyaları süslüyoruz. Çünkü Türkler göçebe topluluğudur. Sırtımızdaki evimiz sayılan kara çadırın içinde ne götürebiliyorsak, evimizin eşyası da odur. Bu yapı Türk kültürüne yerleştiği için yaptığımız eserlerde de kalıcı mimari eserlerden öte taşınabilir kültür varlıkları olmuş” dedi.

zuhal-turktas.gif

“TÜRK MİNYATÜRÜ DAHA GERÇEKÇİ”

Japon kültüründe de minyatürün önemli bir yeri olduğuna değinen Zuhal Türktaş, Türk ve Japon karakterlerinin farklılıkları olduğunu belirtti.

Türktaş, “Japonlarda ebatlar bizimkinden daha küçük, ama daha detaylı. Resmettikleri insan tipleri kendi bölgesindeki insan tipleri. Özellikle efsanevi varlıkların çizimlerini çok görürsünüz. Ejderhalar, balık kızlar, uçan atlar, boynuzlu kurtlar gibi mitolojik karakterler çok fazla. Türk minyatürü ise daha gerçekçi. Sünnet töreni gibi ya da sarayda gerçekleşen herhangi bir törenin resmedilmesi söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı. Sanatın en önemli beslenme kaynağının kültür olduğunu ve Minyatüre bakarak Japon, Türk, İran karakterleri diye ayırt edebildiklerinin de altını çizdi.

“SANATÇILARI YETİŞTİRMEKTEN ÇOK MUTLUYUZ”

Zaman zaman üniversitede minyatür sergilerin gerçekleştiğini, ancak bu sanatı icra eden kişi sayısının az olduğundan yakınan Prof. Dr. Zuhal Türktaş, “Sanata ilgili mezun yetiştirmekten mutluyuz öğrencilerimiz mezun olduktan sonra kurslar verebiliyor, kendi atölyelerini açabiliyor. Fakülte olarak öğrencilerimizi desteklemek istiyoruz, ancak imkânlarımız kısıtlı. Maddi destek olursa öğrencilerimiz farklı temalarda proje yapabilirler. Son dönemlerde daha güncel hammaddeler kullanarak, fan, metal gibi objelerin üzerine minyatür yapıyorlar. Bu bambaşka bir şey, minyatürün modern hali” şeklinde konuştu.

Minyatürün sonraki bin yılda da değişerek devam edeceğini yeni neslin farklı düşüncelere sahip olduğunu ve mutlaka bu sanata yeni tarzlar katacağına emin olduklarını da sözlerine ekledi.

HABER: MUSTAFA ÇELİK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.