Kumpas davası sanığı eski hakim Hamzaçebi'den FETÖ itirafları

FETÖ'nün "Selam Tevhid" soruşturmasında kumpas davasının sanıklarından eski hakim Hamzaçebi, etkin pişmanlıktan yararlanmak üzere MİT krizinin yanı sıra FETÖ'cü hakimler hakkında itiraflarda bulundu.

Kumpas davası sanığı eski hakim Hamzaçebi'den FETÖ itirafları
Yayınlanma:

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), "Selam Tevhid" soruşturmasında kumpas kurmasıyla ilgili 54 eski hakim ve savcının yargılandığı davanın sanıklarından eski hakim Mehmet Hamzaçebi, etkin pişmanlıktan yararlanmak üzere itiraflarda bulundu.

Hamzaçebi, ilk derece mahkemesi sıfatıyla davayı gören Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetine, Şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bazı müsteşarlık görevlilerinin ifadeye çağrıldığı soruşturmayı eski savcı Bilal Bayraktar'ın yürüttüğünü, eski savcı Sadrettin Sarıkaya'nın ise dosyanın yedeği olduğunu bildirdi.

Sanık Hamzaçebi, "Bayraktar, 'Ülkeyi bölmek istiyorlar. Oslo'da ülkenin yarısı gidiyor elden.' gibi bir şeylerden bahsetti. 'Ondan dolayı yaptık.' dedi ama kendisi bizzat yapmadı, Sadrettin üzerinden yaptırdı bunu. Kendisi ABD'ye gezi ayarladı o dönemde. 'Pensilvanya'ya gittin mi?' diye sorduğumda inkar etti. 'Askerlerle beraberdik, onları atlatamazdım.' gibi bir şeyler söyledi." diye konuştu.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, etkin pişmanlıktan yararlanma talebiyle dilekçe veren Hamzaçebi'nin 7-8 Kasım 2017'de beyanını aldı.

Hamzaçebi, sesli olarak kaydedilen ve daha sonra yazıya dökülen beyanında, FETÖ/PDY mensuplarınca her hareket ve davranışının izlendiğini ve örgüt mensuplarının kendisine zarar vermelerinden endişelendiğini ifade ederek, "Devletime yardımcı olmak istiyorum fakat devletin de beni korumasını bekliyorum." dedi.

Bakırköy'de verdiği basit nitelikteki ifade nedeniyle cezaevinde birçok kez psikolojik baskıya maruz kaldığını savunan Hamzaçebi, Silivri Cezaevi'ndeki koğuşunun değiştiğini ancak polikliniklere diğer FETÖ/PDY tutuklularıyla gidip geldiği için zor durumda kaldığını bildirdi.

Sincan Cezaevi'nde de aleyhinde beyanda bulunduğu gerekçesiyle sanıklardan Mehmet Ekinci'nin, konuyu koğuştaki diğer asker ve polis tutuklulara yayarak, kendisine psikolojik baskıya başladığını ve aralarında sözlü tartışma yaşandığını anlatan Hamzaçebi, diğer tutuklularca da dışlandığını ve tek kişilik koğuşta kaldığını belirtti.

Cezaevinde itirafçılar için beddua edildiğini, bunun genelde her namazda yapıldığını aktaran Hamzaçebi, inançlı biri olduğunu ve bedduanın manevi anlamda insana etkisi olacağını düşündüğünü söyledi.

Örgütle tanışması

Mehmet Hamzaçebi, Trabzon'da lisedeyken "cemaate ait olduğunu bilmeden" Zafer Fen Dershanesine gittiğini anlattı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanınca, dershanedeki Türkçe öğretmeni Abdulvahap Ö'nün, Ankara'da tanıdığı yurt müdürü olduğunu söyleyerek, "Benim selamımla gidip kalabilirsin." dediğini ifade eden Hamzaçebi, devlet yurdu çıkmayınca bir süre teyzesinin evinde kaldığını, ardından öğretmeninin bahsettiği yurdu bulduğunu ve burada kalmaya başladığını kaydetti.

Buranın da cemaat yurdu olduğunu başta bilmediğini savunan Hamzaçebi, sonraki yıllarda devlet yurduna geçtiğini dile getirdi.

Hamzaçebi, mesleğe başlamasının ardından hakimlik yaptığı yerlerde tanıştığı cemaat mensuplarının kendisiyle ilgilenmeye çalıştıklarını, namaz kıldıklarını, bazen kitap okuduklarını anlatarak, daha sonra tetkik hakim olarak Yargıtaya geldiğini belirtti.

Yargıtay 2. Ceza Dairesinde tetkik hakimken oda arkadaşı olan ve "daire abisi" konumunda bulunan tetkik hakim Ali İhsan Yılmaz'ın kendisine dini sohbetler önerdiğini ancak onu çeşitli gerekçelerle geçiştirdiğini savunan Hamzaçebi, "Bir gün, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde çalıştığını düşündüğüm Seyfullah Çakmak ismindeki hemşehrim beni çağırdı. Dini sohbetlere neden katılmadığımı sordu. Yanında tanımadığım iki kişi vardı. Biraz tehditvari, (sohbetlere) katılmaya zorladı. 'Soruşturma geçirirsen, başına bir iş gelirse, böyle yaparsan sana kim yardımcı olur? Kimse yardımcı olmaz. İyi düşün.' gibi şeyler söyledi." beyanında bulundu.

Hamzaçebi, Ali İhsan Yılmaz'ın sohbetlerine katılmaya başladığını dile getirerek, çay eşliğindeki "günlük, rutin" muhabbetler sırasında Fetullah Gülen'in adının geçtiğinin de olduğunu belirtti.

Daha sonra Beşiktaş Adliyesindeki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine tayin olduğunu anlatan sanık Hamzaçebi, yaz aylarında, şu anda beraber yargılandığı Mehmet Ali Uysal'ın da savcı olarak aynı adliyeye atandığını bildirdi.

Hamzaçebi, Uysal'ın, kendisinden Bilal Bayraktar ve yine mevcut davanın sanığı Mehmet Karababa'ya bahsettiğini kaydederek, bu kişiler ve sanıklardan Ramazan Saban ile 2011 sonuna kadar 5-6 kez sohbetlere katıldıklarını ifade etti.

MİT krizi

Hamzaçebi, 2012'deki "MİT krizi" soruşturmasını asıl Bilal Bayraktar'ın yürüttüğünü, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ifadeye çağıran eski savcı Sadrettin Sarıkaya'nın ise dosyanın "yedeği" olduğunu anlatarak, "Sadrettin'in, MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasını Bilal Bayraktar istediği için yaptığını biliyorum." dedi ve Sarıkaya'nın bazı şeyleri anlatmadığına yönelik şüphesini de dile getirdi.

Sanık Hamzaçebi, "Bayraktar, 'Ülkeyi bölmek istiyorlar. Oslo'da ülkenin yarısı gidiyor elden.' gibi bir şeylerden bahsetti. 'Ondan dolayı yaptık.' dedi ama kendisi bizzat yapmadı, Sadrettin üzerinden yaptırdı bunu. Kendisi yurt dışına gezi ayarladı o dönemde." diye konuştu.

Bayraktar'ın "MİT krizi"nden kısa süre önce HSYK'dan yurt dışı gezisi ayarlayarak, "narkotik semineri" adı altında ABD'ye gittiğini, seyahate başka asker ve sivil hakim ve savcıların da katıldığını ifade eden Hamzaçebi, şunları kaydetti:

"MİT krizi sonrası Türkiye'ye döndükten sonra asansör çıkışında karşılaştığımızda kendisine neden böyle bir şey yapıldığını sordum. Bana 'Oslo görüşmelerinde ülkenin yarısını PKK'ya peşkeş çekmişler. Hiç masum değiller.' dedi ama dayanağı hakkında pek bilgi vermedi. MİT'e operasyonun kimin fikri olduğunu sorduğumda net cevap vermedi. 'Pensilvanya'ya gittin mi?' diye sorduğumda inkar etti. 'Askerlerle beraberdik, onları atlatamazdım.' gibi bir şeyler söyledi."

"Reza Zarrab dosyasından çok umut bağlıyorlar"

"Selam Tevhid" soruşturmasında kumpas iddiaları üzerine 14 Temmuz 2015'te açığa alınınca cemaatin, maaşının kesilen üçte birlik kısmını vermek istediğini anlatan Hamzaçebi, Mehmet Ali Uysal'ın kendisine 3 aylık tutar olan 9 bin lira getirdiğini ancak almadığını savundu.

Mehmet Hamzaçebi, 2014'teki HSYK seçimi öncesi bazı cemaat mensuplarının telefonlara ByLock yüklenmesi yönünde ısrar ettiğini, kendisine ısrarda bulunanın ise "Futbolda Şike" davasına bakan mahkemenin üyesi firari eski hakim Seyfettin Mermerci olduğunu kaydetti.

Cemaat mensuplarının piyasa ekonomisi rakamlarının düşük ve negatif seyir izlemesinden memnun olduklarını söyleyen Hamzaçebi, örgüt mensuplarının, ekonominin bozulmasıyla hükümetin başarısının sorgulanacağını, oy kaybına uğrayacağını ve kendilerinin de rahat bırakılacağını düşündüklerini anlattı.

Hamzaçebi, "Bir de ABD'deki dava, Reza Zarrab dosyasından çok umut bağlıyorlar." dedi.

Cemaat ile ilişkisini 2012'deki "MİT krizi" sonrası kestiğini savunan Hamzaçebi, "Cemaat mensuplarının dini boyutu aştığını, siyasal işlere bulaştığını anladım." diye konuştu.

"A takımı"

Sanık Hamzaçebi, ifadesinde, FETÖ/PDY mensubu birçok kişinin ismini verdi ve bu kişilere yönelik açıklamalarda da bulundu.

Davanın firari sanığı, eski özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen'in, cemaatin, Beşiktaş Adliyesinde bulunan karar mekanizmasında yer aldığını bildiren Hamzaçebi, "A takımı' tabir edilen gruptandır. Seçen ile birlikte A takımında Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Bilal Bayraktar, Ercan Şafak, Celal Kara, Hüseyin Ayar, Mehmet Berk, Mehmet Karababa, Metin Özçelik, Mehmet Ekinci'nin olduğunu hatta Gökmen Demircanve Sedat Şamil Haşıloğlu'nun da olduğunu düşünüyorum." beyanında bulundu.

Hamzaçebi'nin, geçmişte İstanbul'da özel yetkili hakim ve savcı olarak da görev yapan bazı kişilere ilişkin sözleri ise şöyle:

"Zekeriya Öz (Ergenekon soruşturması savcısı): Cemaatin Beşiktaş Adliyesindeki bahsettiğim 'A takımı'nın favorilerindendi.

Celal Kara (17 Aralık soruşturması savcısı): Cemaat mensubu, yine 'abi' pozisyonunda, yine 'A takımı' ekibinden yani önemli soruşturmalara hep bunlar baktı.

Metin Özçelik ('Paralel Yapı' soruşturmaları tutuklularının tahliyesini kararlaştıran eski hakim): Beyin takımından olduğunu düşünüyorum. İşleri kotaran ekipten.

Sadrettin Sarıkaya (Hakan Fidan ve MİT görevlilerini ifadeye çağıran eski savcı): Staj sırasında tanıştık. Mehmet Ali Uysal, cemaat mensubu olduğunu söylemişti.

Mehmet Berk (Futbolda Şike soruşturması savcısı): Ben Güzelyurt Adliyesindeyken Tarsus'tan savcı olarak tayin geldi. Bana cemaatçi olduğunu kendisi açıkladı.

Cihan Kansız (Bir dönem Ergenekon soruşturmasını da yürüten eski İstanbul Başsavcıvekili): 'A takımı' dediğimiz şeyden. Cemaat mensubu olduğunu biliyorum, Zekeriya Öz'ün yerine Ergenekon savcılığına verildi.

Mehmet Ekinci ('Futbolda şike', 'Odatv'' davalarına bakan mahkemenin başkanı): Sadrettin Sarıkaya, cemaatçi olduğunu söyledi. Eskiden tanıyormuş onu, biliyormuş. Ekinci'nin cemaat dışı hareketleri olabilir yani çevre genişliği olabilir, farklılıkları da olabilir ama bu cemaat bağı olmadığını göstermiyor.

Muammer Akkaş (25 Aralık soruşturması savcısı): Adliyede bildiri dağıtan savcı olarak tanındı. Zekeriya Öz, Fikret Seçen ekibinin ayak işlerini yürüten savcılardan biriydi yani onların sözünden çıkmayan birisi.

Mehmet Ali Pekgüzel (Ergenekon davası duruşma savcısı): Mehmet Ali Uysal ve Bilal Bayraktar'dan, cemaatten olduğunu duymuştum.

Hüseyin Kaplan ('Balyoz Planı' davasının duruşma savcısı): Cemaatte 'abi' pozisyonunda olan kişilerden birisiymiş aslında. Ben, normal cemaatçi diye düşünüyordum. Yakalandığında cemaatçi olduğunu zaten kabul etmiş.

Ercan Şafak ('Ergenekon', 'Balyoz' ve 'Poyrazköy' dava ve soruşturmalara bakan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili): Cemaat mensubu. Ergenekon soruşturma savcılığını yürütenlerden.

Hikmet Usta (Hrant Dink ana davasına bakan, kapatılan özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma savcısı): Cemaat mensubu, 'abi' pozisyonunda biliyorum. Yine 'A Takımı'ndan.

Adnan Çimen (eski özel yetkili savcı): Cemaatten olduğunu duymuştum.

Hüseyin Ayar ('Balyoz Planı' davası duruşma savcısı): Cemaat mensubu, yine 'abi' pozisyonunda. 'A takımı' ve ekibinden. Önemli soruşturmalarda görev verildi.

Aydın Torlak: Trabzonlu hemşehrim. Ankara Hukuk Fakültesinde aynı sınıfta okuduk, birinci sınıfta aynı yurtta kaldık. Mezuniyet sonrası savcı olmuş. Cemaatçi olduğunu duymuştum yani cemaatle bağını koparmadığını duymuştum."

Hamzaçebi'nin tahliyesi kararlaştırıldı

İlk derece sıfatıyla davayı gören Yargıtay 16. Ceza Dairesi, beyanları sonrasında adli kontrol şartıyla Mehmet Hamzaçebi'nin tahliyesine karar verdi.

Davanın sanıklarından bir kısmı halen firari durumda.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.