"Olan yine gariban Suriye halkına olacak"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Esed rejiminin İdlib kentindeki kimyasal silah saldırısına ilişkin, "Rejim çok rahat bir şekilde sahada kendisine karşı mücadele eden insanlara, sivil halka karşı böylesine bir katliam yapabiliyor." dedi.

"Olan yine gariban Suriye halkına olacak"
Yayınlanma:

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Esed rejiminin İdlib kentindeki kimyasal silah saldırısına ilişkin, "Rejim çok rahat bir şekilde sahada kendisine karşı mücadele eden insanlara, sivil halka karşı böylesine bir katliam yapabiliyor. Çünkü biliyor ki hiç bir şey olmayacak. Kendisine karşı dünya sisteminden bir cevap gelmeyecek. BM yapısı içerisinde konuşulacak, kağıtlarda, birtakım kayıtlarda kalacak. Olan yine gariban Suriye halkına olacak." dedi.

Kurtulmuş, Ordu'nun Ünye ilçesinde, Best FM'de yayınlanan "Konuşan Türkiye" programında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, radyo dinleyicilerinin sorularını yanıtladı.

"Herhangi bir katliamın savaş suçu sayılabilmesi için kaç çocuk ölmeli?" sorusu üzerine Kurtulmuş, herhangi bir şekilde kimyasal silahın kullanılmasının tek başına bir savaş suçu olmak bakımından yetip de artacağını ifade etti. Kurtulmuş, "Bu, açık bir savaş suçudur. Bir an evvel BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) bu karar alınmalı ve savaş suçu muamelesi yapılmalıdır." diye konuştu.

Numan Kurtulmuş, Suriye'deki iç savaşın vekalet savaşlarına döndüğünü, Amerika, Rusya başta olmak üzere, çeşitli ülkelerin bu savaşta birtakım silahlı grupları tutarak, Suriye’de büyük bir katliamın sürdürülmesine göz yumulduğuna işaret etti.

"Suriye’de yaşanan bu drama, uluslararası camia sessiz kalmıştır" diyen Kurtulmuş, bu kimyasal saldırının ilk olmadığını, Suriye rejimi tarafından daha önce de kimyasal silahların kullanıldığının tespit edildiğini kaydetti.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Fakat BM, bunu bir savaş suçu olarak görmedi. Çünkü BM’nin yapısı son derece problemli. Bugün, İdlib’deki konu BM Güvenlik Konseyi'nde gündeme gelecek. Orada da beş ülke veto hakkına sahip. Herhangi bir ülke, bu ülkelerden birisine sırtını dayadığı zaman istediği savaş suçunu işleyebiliyor, istediği zaman BM’nin kurallarına aykırı davranabiliyor. Ümit ederiz ki bu sefer böyle olmaz. Ruslar, rejim güçlerini yaptığı bu insanlık dışı katliamı veto etmezler, bununla ilgili alınacak kararın önünü tıkamazlar. Ama maalesef dünya, Suriye’deki katliamlara sessiz kaldı. 650 bin insan şimdiye kadar öldü. O canım şehirler bombardıman altında yıkıldı, yakıldı. İnsanlık seyrediyor."

"Olan yine gariban Suriye halkına olacak"

BMGK’da veto hakkına sahip beş ülkenin bulunduğunun anımsatılmasının ardından, Amerikan hükümet politikasının Suriye’de değişmesi konusunda değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, Amerikalılarda başından itibaren bir kafa karışıklığı olduğunu bildirdi.

Suriye’deki iç savaşı sonlandırmak için ılımlı muhaliflere destek verilmiş olsaydı, belki de meselenin bu noktaya gelmeyeceğine işaret eden Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Önce Esed rejimine karşı çıktılar. Sonra tarafsız diyebileceğimiz bir dönem ortaya çıktı. Sonra muhalefete destek verdikleri bir dönem çıktı. Şimdi de kim olduğunu bilmediğimiz muhalifler iş başına geleceğine Esed rejimi devam etsin noktasına geldiler. Böyle olunca da rejim çok rahat bir şekilde sahada kendisine karşı mücadele eden insanlara, sivil halka karşı böylesine bir katliam yapabiliyor. Çünkü biliyor ki hiçbir şey olmayacak. Kendisine karşı dünya sisteminden bir cevap gelmeyecek. BM yapısı içerisinde konuşulacak, kağıtlarda, birtakım kayıtlarda kalacak. Olan yine gariban Suriye halkına olacak."

"Milletimizden Allah razı olsun"

Türkiye’nin tarihten gelen bir özelliğinin olduğunu, Anadolu ve Rumeli topraklarının dünyanın neresinde zulüm gören ve bulundukları yerlerden kaçan insan varsa onlara kucak açtığını anlatan Kurtulmuş, "Milletimizden Allah razı olsun. Milletimiz herhangi bir şekilde bir rahatsızlık emaresi göstermiyor. Diğer milletlerin böyle bir özelliği olmadığı açıktır. Biz bir insanlık adasının son bekçileri olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Gelenler Müslüman olmasa da aynı şekilde davrandığımızı tarih zaten biliyor." diye konuştu.

"Terör koridorunun oluşmasını önlemek bakımından hedefe ulaşılmıştır"

Kurtulmuş, "Fırat Kalkanı Harekatı neden bitti? Başarılı mıyız? DEAŞ’ı ne kadar engelledik?" şeklindeki soruya cevap verirken de harekatın başlangıçta üç temel hedefinin bulunduğunu, bunlardan ilkinin Türkiye’nin sınırlarını rahatsız eden terör saldırılarının önüne geçmek, ikincisinin Suriye topraklarının bütünlüğünü sağlamak, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti oluşturmasının önüne geçmek, üçüncüsünün de temizlenen şehirlere bölge halkının yeniden yerleştirilmesini sağlamak olduğunu aktardı.

Bunların üçünün de istenen şekilde gerçekleştiğini vurgulayan Kurtulmuş, hala sorunun bitmediğini belirtti.

Kurtulmuş şöyle devam etti:

"Türkiye her halükarda kendi milli menfaatlerini korumak bakımından, egemenliğini, bağımsızlığını korumak bakımından, terör örgütlerinden ve diğer Türkiye karşıtı güçlerden kendisini korumak bakımından sahada var olacaktır. Sahada var olduktan sonra zaten masada varlığı daha kuvvetli oluyor. Eğer gerekirse, Türkiye’ye herhangi bir şekilde tehdit oluşturan bir gelişme olursa, Türkiye buna müdahale edecektir. Bu belki başka bir şekilde olacaktır."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Fırat Kalkanı Harekatı'nda çok başarılı bir model ortaya konduğuna da dikkati çekerek, Suriye’deki diğer şehirlerde de aynı modelin uygulanmasını ümit ettiklerini kaydetti.

"Güvenli bölge diye adlandıracağımız bir bölge oluştu mu? Türkiye bunu oluşturdu mu?" soru üzerine de Kurtulmuş, "Bizim açımızdan, sınırlarımızı güvenlik altına almak bakımından, o bölgede terör örgütlerini temizlemek bakımından ve bir terör koridorunun oluşmasını önlemek bakımından hedefe ulaşılmıştır." değerlendirmesini yaptı.

"Biz Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bir barut fıçısı haline gelmiş olan bölgenin ilave gerginlikleri taşıyamayacağını, bunun bölge barışına hizmet etmeyeceğini, oradaki Kürt halkının varlığına ve geleceğine de olumlu etkilerinin olmayacağını kendilerine ifade ediyoruz. Kaldı ki biz Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız. Bu önemli bir meseledir. Zaten bu bölge yeterince dağıtılmıştır. Bundan sonra bu bölgede daha fazla dağılmanın değil, daha fazla entegrasyonun, birlikte yaşamanın peşinde koşmamız lazım." diye konuştu. 

Barzani yönetiminin, Türkiye'nin bu kadar net tavrını gördükten sonra, özellikle son yıllarda gelişen ikili ilişkiler sonrasında adımlarını düşünerek atacağı kanaatinde olduğunu anlatan Kurtulmuş, Türkiye gibi bir ülkeyi, Barzani yönetiminin kaybetmeyeceğini ifade etti.

"Erdoğan'dan sonrasını garanti altına almak için kurulmuş bir sistemdir"

Cumhurbaşkanlığı yarışının demokratik olacağını belirten Kurtulmuş, "Çünkü şu anda cumhurbaşkanını sadece Meclis'te olan partiler belirliyor. Şimdi ise Meclis dışında kalan partiler de bir araya gelebilir, bir kişiyi cumhurbaşkanı adayı olarak gösterebilir. 100 bin tane vatandaşımız bir araya gelir, imzalarını verirler, birisini cumhurbaşkanı adayı gösterebilirler. Dolayısıyla yarış son derece demokratik olacak." dedi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra ne olacağı yönünde bir soruya da şu yanıtı verdi:

"Bu anayasa değişiklik meselesinin Tayyip Erdoğan'ın şahsıyla bir ilgisi yoktur, AK Parti'nin kurumsal kimliğiyle de bir ilgisi yoktur. Bu, memleketin geleceğiyle ilgili tasarlanmış bir anayasa değişikliğidir. Tayyip Erdoğan daha ne desin, 'Ben bir faniyim. 16 Nisan akşamına çıkacak bir garantim yok'. Bu mesele, esasında Tayyip Erdoğan'dan sonrasını garanti altına almak için kurulmuş bir sistemdir. Tayyip Erdoğan'ın siyasi bir geçmişi var. Tayyip Erdoğan bir şekilde halkın yüzde 52'sinin de oyunu alarak cumhurbaşkanı olmuş birisidir. Esas mesele şu, 'Her zaman Tayyip Erdoğan kadar yüksek, karizmatik bir lider gelmeyebilir, öyle güçlü bir sistem kuralım ki ülkeyi taşıyabilsin'. Yani bir daha o eski dönemlerin, vesayetin, yönetimde çift başlılığın, kurulamayan hükümetlerin dönemine geri dönmeyelim. Güçlü bir sistem olsun."

Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sonra ne olacak" diye düşünmenin, bu millete güvensizlik olduğunu kaydetti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.