Ramazan Yüce

Ramazan Yüce

Kime ne kadar adalet istiyoruz?

Kime ne kadar adalet istiyoruz?

Kimin kuyruğuna basılsa 'Bu ülkede adalet yok, adalet ayaklar altında, tuz koktu artık, siyasetin adalete baskısı var, bağımsız mahkemeler yok...' şeklinde serzenişler duyarız, isyanlara oynarız çoğu zaman.

 

Bu ülkede ben kendimi bildim bileli adaletimizde sorun var. Adaletten dert yanan herkes haklı. Çünkü adaletimiz hiç gönüllere su serpmedi. Zaman zaman niçin var adalet isminde bir bakanlığımız ve adliye saraylarımız derim. Sahi niçin varlar? Adi suçlarda eh diyebiliriz. Siyasi, örgütlü, organize suçlarda ise maalesef yoklar. Bu tip davalar yıllar yılı devam eder, nedense bir türlü karar verilemez. Onlar karar verinceye kadar yazılı ve görsel medya aracılığıyla siyasiler, akademisyenler vb hemen hemen herkes her şeyi söyler. Onlar susar. Bir iddianame hazırlamak bile ayları hatta yılları alır. Celse üstüne celseler yapılır, hep nabız ölçerler, rüzgara göre hareket ederler, zanlıyı mahkum etmeden ya yıllar yılı içeride tutarlar, ya tutuksuz yargılamak üzere serbest bırakırlar, kamuoyundan gelen tepkilere göre saldıklarını tekrar tutuklama yoluna giderler, nafile turlar devam eder durur. Bir türlü karar çıkmaz. Davalar ya müruruzamana uğrar, ya siyaset hızlandırmak için tutukluluk süresini indirir, ya Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verir, mahkemelerimiz bundan sonra lütfedip karar verme yoluna giderler. Hızları kaplumbağa hızı bile değil. Ya siyasi iradenin beklentisi doğrultusunda ya da onun muhalifi bir karara imza atarlar. Tartışma karar verdikten sonra da bitmez, ilanihaye devam eder durur. Çünkü karar maşeri vicdanı rahatlatmamıştır. Mahkum olanlar taraftarları vasıtasıyla vaveylayı basarlar: “Mahkemelere baskı var. Hakimlere emir verildi,” diye. Karar kimin işine gelmiyorsa mağdurlara oynanır. Kimse suçunu kabul etmez. Karar, istedikleri gibi çıkanlar ise gece gündüz mahkemelerin verdiği kararları öven nutuklar atar. Ne zaman ki kendi aleyhlerine olan bir karar çıkıncaya kadar yargıya methiyeler düzülür.

 

Bu ülkede yargının verdiği mahkumiyet kararlarının ya eleştirenleri vardır ya da kararları yerinde bulanlar. Kimse hak yerini buldu demez. Aslında esas sorun da burada. Çünkü kimse şeriatın kestiği parmak acımaz düşüncesinde değil. Herkes adalet denilen şeyin kendilerine doğru yontulmasından yanadır. Zaten bu yüzden yargımız hep evlere şenlik olmaya devam etmektedir. Lehte ve aleyhte verilen kararlar dolayısıyla hakim ve savcılarımız, Yargıtay’ımız hep topun ağzındadır. Kimseyi memnun edemezler. Bu ülkede Allah kimseyi hakim, savcı ve yargı mensubu yapmasın. Adaletten memnun olmayan kimse adalet mensuplarını da kendi halinde vicdanlarıyla karar verecek şekilde serbest bırakmaz. Sürekli bir baskı altındadır. Bu baskı siyasi irade tarafında olabildiği gibi toplumsal da olabiliyor. Sonucunda da verilen kararlardan kimse memnun kalmamaktadır. Çünkü yargımız karar verirken bakası ne der psikolojisini yaşamaktadır hep.

 

Bu ülkede adaletin hakim olması isteniyorsa tarafların yargıyı rahat bırakmaları gerekiyor. Yargı mensuplarına diyecekleri tek söz var: “Elinizi vicdanınıza koyun, kınayanın kınamasına aldırmayın, kimseyi gözetmeyin, suçluya suçunu verin, mağduru kurtarmaya bakın” denmelidir. Yoksa kendimize doğru yontmasını istediğimiz adaletten hiç hayır gelmez bu ülkeye.

 

Bugün adalet isteriz diyenlerin samimiyetlerini şiir okuduğu için ceza verildiğinde veya Meclis yeter sayısının 367 nitelikli çoğunluk olması gerektiği şeklinde karar verdiği zamanlarda görmek isterdim. Dün, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, rakibimin haddini bildiriyor…” denmeyip mağdurların yanında saf tutulsaydı bugün çığlıklarına cevap bulabilirlerdi.

 

Adalet isteyelim istemesine. Çünkü çözüm mercii orası olmalıdır. Ama istediğimiz adalet bizi koruyan rakibimize diz çöktüren adalet olmamalıdır. Önce rakibimize yapılan haksızlığa karşı çıkarsak adalette mesafe kat edebiliriz.  Gelin önce bu konuda samimi olalım. İnanın samimiyet her şeyi çözer. Gerisi boştur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ramazan Yüce Arşivi

Mina

26 Aralık 2020 Cumartesi 00:01
SON YAZILAR