Ramazan Yüce

Ramazan Yüce

Görevden Alınmayı mı Tercih Edersin yoksa İstifa Etmeyi mi?

Görevden Alınmayı mı Tercih Edersin yoksa İstifa Etmeyi mi?

Görevden Alınmayı mı Tercih Edersin yoksa İstifa Etmeyi mi?

Kamu veya özel sektör olsun bir yerde yöneticilik görevini yürütmekte olan makam sahipleri için zaman zaman “görevden alındı...el çektirildi...istifası istendi...” gibi sözleri duyarız. Futbol kulüplerinde teknik direktörlük yapanların başına daha fazla gelir.

Hiç tasvip etmiyorum “görevden alındı” türü sözleri. Kendi başıma gelmiş gibi üzülürüm bu yol ile alınanlara. Bunun başka yolu olmalı diyorum. Çünkü bu üslubu kırıcı ve onur zedeleyici olarak görürüm. Pekala “nöbet değişimi yaşandı...görevi bıraktı...emekliliğini/affını istedi...” gibi bir üslubun tercih edilmesi daha şık kaçar diye düşünüyorum.

Sonucu itibariyle aynı amaca hizmet etmesine rağmen gönül alıcı üslup yerine, niçin onur kırıcı üslup ve yollar tercih edilir? Tek aklıma gelen, görevden alınan kimsenin istifa seçeneğini kullanmaması geliyor. Biliyorum tüm sorumluluğuna rağmen koltuk tatlıdır. İnsan oturduğu koltuğu kolay kolay bırakmak istemez… Kendisine yetki, sorumluluk ve koltuk verilen her bir insan geldiği koltuğun hakkını vermek, başarılı olmak, adından söz ettirmek ve o koltukta kalıcı olmak ister. Kendinde de o yeteneği görüyor olabilir. Şayet bu koltuk sahibi,

  • İstenen/beklenen başarıyı gösterememiş, beklentilerin altında kalmış ve kurumunu ileriye taşıyamamış ise,
  • Koltuğun hakkını yeterince veremiyorsa,
  • Heyecanını kaybetmiş ve kendi kendini tekrarlamaya başlamışsa,
  • Kendini yetiştirememiş ve geliştirememişse,
  • Kurumunda sosyal barışı bozuyor, personelini motive edecek katkı sağlayamıyor ise,
  • Risk almaktan kaçınıyorsa,
  • Sayısız mazeret ve gerekçelerin arkasına sığınıyor, eksikliği kendinde değil, başkalarında buluyorsa,
  • Kurumunda ağırlığını hissettiremiyor, etkisiz elemanlara oynuyor ise,
  • Bariz hata yapmış, bu hata onulmaz yaralar açmış/açacak ise,
  • Amirleriyle bir eşgüdüm içerisinde uyumlu çalışamıyor, onlara ayak uyduramıyor, onların hızına yetişemiyor ve amirleri, kendisi ile çalışmaktan haz almıyor ise,
  • Kamuoyunda kendisine karşı hoşnutsuzluklar oluşmuş ve varlığı birlikte çalıştığı insanlara zarar verir hale gelmiş ise…

Bu durumda o koltuğu hala işgal etmesinin bir anlamı var mı? Niye görevden alınmayı bekliyor? Yapışık mı o koltuk kendisine? Anasından bu koltukla mı doğdu? İstifa denen bir mekanizma var. Alır eline beyaz kağıdı. Görevden affını isteyen bir dilekçe yazar ve istifa eder. Bu istifanın, basında ve kamuoyunda “falan görevini bıraktı…affını istedi…koltuğunu terk etti…” şeklinde yer alması daha hoş ve şık kaçmaz mı? Bu yol ile kendi onurunu koruduğu gibi hem de koltuk sevdalısı olmadığını göstermiş olur. Ayrıca birlikte çalıştığı insanların da elini rahatlatmış olur ve bıraktığı kuruma da taze bir kan ve heyecan gelmesine -en azından giderken- katkı sağlamış olur.

Batı ülkelerinde en ufak bir hatada tek taraflı bir tasarruf diyebileceğimiz bu istifa seçeneği, sıkça kullanılırken bizim ülkemizde bu yol ve seçenek maalesef nadiren işler. Bunu da ancak kendine güvenebilen az sayıda kişi yapabiliyor. Unutmayalım ki insan onuru, koltuktan daha önce gelir. Zira insan onuru için yaşar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ramazan Yüce Arşivi

Mina

26 Aralık 2020 Cumartesi 00:01
SON YAZILAR