Halime Bilgin

Halime Bilgin

Fransız Doktorun Söylemi ve Kızçelerim

Fransız Doktorun Söylemi ve Kızçelerim

Bu gün kızçelerim benimle bir söz paylaşmışlar sosyal medyada önlerine düşmüş.

"Annem, bir oğulun sadece evlenene kadar oğul olduğunu söylerdi. Sonrasında birinin kocası olurmuş artık. Ama kızlar hayatın boyunca kızın kalırmış"

Sylvia Day

Bu sözü çok doğrulamak isterdim ama ne yazık ki bizim toplumumuzda böyle bir doğru yok. En azından benim gördüğüm yaşadığım çevrede görmedim. Oğullar hem yetiştikleri aile içinde hem evlendikten sonra hep oğul kalıyorlar.

Bunun nedeni açık, ataerkil bir toplum oluşumuz. Birde erkek çocuktan soy devam etme fikri yüzünden. Bu nedenden oğullara özel bir yatırım yapılır. Kıymetliliği kıza göre daha fazla olur. Bu kültürün nerden geldiği ve devam ettiğine girmeyeceğim

Yalnız, hatırlatmak isterim ki Peygamberimiz Hz.Muhammed'in soyu kızı Fatma'nın soyundan devam etmiştir. O günün toplumunda, kız çocukları üzerindeki düşünce bozukluğu üzerine bir devrim niteliğindeki Hz. Muhammed'in kız çocuklarını yüceltici sözlerini ve teşviklerini nereye koydu ise Müslüman olan bu toplum, kız çocuklarını el yaptılar.

Geçen gün gittiğim Fransız Doktor, bütün Türk kadınları bel ağrısı, diz ağrısı, kas ağrısı şikayeti ile geliyorlar. Kendilerine genç yaşta iyi bakmıyorlar daha elli yaşına gelmeden ağrı şikayetleri çok oluyor dedi. Şok olasım geldi bu söze ama olamadım maalesef. Çünkü çok doğru söylüyor. Gerçekten de öyle bir durum var. Bunun sebebi sadece temizlik yapmak için kanepe çekmekten veya iklimden kaynaklanmıyor. Aile içindeki konumundan, geldiği toplumun normlarından ve kendine olan özsaygısından dolayı oluyor. Çünkü bu günkü bilime göre ve psikoterapide kullanılan yönteme göre birçok hastalığın alt nedenlerinde duygularımız yatıyor.

Ve değersizlik duygusunun romatizmal hastalıklara, kas hastalıkları gibi bir çok hastalığa neden olduğu biliniyor artık.

Hani geçen haftaki yazımda düşünce egzersizi yaparken, değersizlikten bahsetmiştim. Ebeveynlerin yetiştirme tarzından oluşan değersizlikten.

İşte tam yeri geldi. Hayatımıza biz bebekken giren bu kavramın insana olan etkisi inanılmaz derecede.

Düşünün şimdi sürekli pof poflanan bir erkek çocuğunun yanında yetişen kız çocuklarını veya alenen benim oğlum soyumu sürdürecek, aslan oğlum diye sevilen, kızına elin olacak diyen ebeveynleri. Nasıl bir ayrımcılığa giderek büyütülüyorlar.

Bilinçaltı diye bir karanlık odası var insanın. Henüz bebekken savunmasız bir şekilde her söylenen her yapılan davranışları kaydeden. Ve yaşamının herhangi bir evresinde tekrarlanınca yeniden ortaya çıkan ve insana imtihan sebebi olan. Bunu teyid etmek için isterseniz bir göz atın etrafınıza, halanız, teyzeniz, komşu yengeniz veya arkadaşınızın annesi nasıllar. Bu durum toplumumuzun kız çocuklarına yüklediği değersizlik kavramının bir yansımasıdır. Sadece çocukken değil tabi ki, ileri yaşlarda eğitim fırsatlarının kız çocukları için kısıtlanması, erken yaşta evlendirilmeleri, evlenecekleri eşi seçme haklarındaki baskılar nedeni ile hissettirilen tüm değersizlikler, toplumun her kesimlerinde farklı sosyal-ekonomik düzeylerde görebiliriz. Bunun için sosyolog olmaya gerek yok aslında birazcık dikkatli bakmak, bilinçli olmak yeterli gelecektir. Tüm bunlar bize neyi gösteriyor. Toplum nezdindeki bir bakış açısından doğan ayrımcılığın insan üzerinde bıraktığı etkiyi. O zaman alenen görünen bu yanlışı değiştirmek niye bu kadar zor.

Evlat sevgisi, cins ayrımı yapmadan dengede olsa olmaz mı ?

Kız olsun, erkek olsun ikisi de nimet diye bir bakış açısı geliştirilse, iki cinse de aynı yatırım yapılsa ne olur. Ben söyleyeyim dengeli bir toplum olur, saygılı bir toplum olur, sevgi üzerine kurulu bir toplum olur. Sağlıklı bir toplum olur.

Kızlarım bu sözü benimle boşuna paylaşmadılar. Hem baba, hem anne tarafındaki aile köklerinde bu türden bir ebeveyn oğul ilişkisi gördükleri için bize de gen yolu ile geçip geçmediğini bakış açımızda kendilerine verilen değeri öğrenmek istediler.

Onlara dedim ki; Rabbim sizin gibi güzel nimetler vermiş ona ancak hamd ederim. Bir ömür bu konuda dengede olacağıma kendi adıma söz veriyorum. Sizi tüm kalbimle seviyorum. Eğer, bu güne kadar herhangi bir değersizlik hissettirmişsem sizden özür dilerim.

Toplumsal normlarımızdan gelen sığ, eksik ve insana değersizlik katan, varoluş genlerimizde bulunan bu tür düşünce yapısını farkındalık edinerek geliştirdik ve değiştirdik inşallah bu arızalı bakış bizde kesilsin.

Ve gelecek nesillerimiz sevgi saygı her şeyden önce adalet üzerine yetişsinler.

Şimdi burada Hz. İbrahim’in duası aklıma geldi. O ve oğlu İsmail Kabe’yi yapınca nesli için dua etmişlerdi.

“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” (Bakara/128)

Dua iyidir insanı rahatlatır, huzur verir. Sık sık edelim biz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halime Bilgin Arşivi
SON YAZILAR